Testis kanseri nedir?
Testisler, (halk arasındaki ismi ile yumurta veya haya) ürogenital sistemin bir parçası olan ve üremek için gerekli spermleri ureten bir çift organımızdır. Testisler bunun yanında erkeklik hormonu, yani “testosteron”‘u da üretir. Testisler normalde ortalama bir ceviz büyüklüğündedir.
Testis kanseri testisin içinde kontrolsuz hücre çoğalmasıdır. Bu kontrolsüz çoğalma tüm testisi ve etraf dokuları işgal edebilir veya uzak yerlere sıçrayabilir, yani metastaz yapabilir. Testis kanseri diğer kanser turlerine göre nadir görülür ve kabaca görülme sıklığı 250 erkekte 1’dir. Ortalama görülme yaşı 33’tür. Testis kanseri gelişimi için riskli durumlar daha önceden inmemiş testis hikayesinin bulunması veya ailede testis kanseri hikayesinin bulunmasıdır.
Testis kanserinin hangi tipleri bulunmaktadır?
Testisin içerisinde farklı hucre tipleri bulunmakta ve bunlardan değişik testis kanseri türleri gelişebilmektedir. Ancak bunlar arasında en sık görüleni (�) germ hücrelerinden gelişen kanserlerdir ve tedavisi birbirinden oldukça farklı 2 tipi bulunmaktadır. 1-Seminomlar: Seminomların iki tipi bulunmaktadır. Klasik tip seminom daha çok 25 ile 45 yaş aralığında görülmektedir. Spermatositik seminom ise altmışlı yaşlarda görülmekte ve human koryonik gonadotropin (hCG) denilen hormonun kandaki seviyesini yükseltebilmektedir.
2-Non-seminomatoz testis tümörleri: Bu tipin de 4 alt tipi bulunmaktadır. Bunlar embriyonel karsinom, yolk sac tumörü, koryokarsinom ve teratom’dur. Bunlar nadiren saf olarak bulunurlar. Çoğunlukla aynı kanserde değişik oranlarda birliktedirler. Bu tumörler hCG ve alfa-feto protein (AFP) adı verilen tumor belirteçlerini salgılarlar. Non-seminornatoz testis tümörleri, seminomlardan çok daha hızlı ürerler ve başta karın içindeki lenf bezlerine olmak üzere uzak yerlere hızla sıçrarlar. Bazen seminom ve non-seminomatoz testis tümörleri bir arada bulunabilirler, bu durumda non-seminomatoz testis tümörleri gibi tedavi edilirler.
Testis kanseri erken tanınabilir mi?
Testis kanseri çoğunlukla ele gelen sert kitle yaparlar. Bazen de testis şişerek diğerine göre normalden buyük görülebilir. Erken tanı için sağlıklı erkekler ayda bir defa her banyodan sonra kendi testislerini muayene edebilir ve şüphe halinde doktora başvurabilir.
Testis kanserinde tanı nasıl konulur?
Genel olarak testis tümörü hastalar tarafından fark edilir ve doktora başvururlar. Doktorlar hastayı muayene ettikten sonra ultasonografi yapılır (Şekil) ve bu şekilde testis tumörü tanısı netleşir. Bunun yanında hastadan yukarıda belirtilen tümör belirteçlerinin (AFP ve hCG) kan düzeyleri istenir. AFP düzeyinin yüksek olması hastanın kanserinde her zaman bir non-seminomatöz kısmın olduğunu gösterir. Bunun yanında üçüncü bir tümör belirteci olan ve genel olarak yaygın hastalığı gösteren serum laktat dehidrogenaz düzeyine de bakılır. Tüm bunlarla tanı netleştirildikten sonra hasta cerrahi tedaviye yani testisinin alınmasına hazırlanır.
Testis kanserinde cerrahi tedavi nasıl yapılmaktadır?
Testis tümörlerinde biyopsinin tümörü yayma riski bulunduğundan yapılmaz. Bunun yerine hastanın tek testisinin bulunması gibi özel durumlar haricinde kanserli testisin tamamı kasık bölgesine yapılan bir kesi yardımıyla alınır. Bu isleme “radikal orşiektomi” ameliyatı denir. Alınan testis mikroskobik olarak incelenmek üzere patoloji merkezine gönderilir. Cerrahi tedavi öncesinde veya sonrasında kanserin vücutta herhangi bir yere sıçrayıp sıçramadığını anlamak için akciğer ve karın bölgesine yönelik damardan ilaç verilerek bilgisayarlı tomografi (BT) yapılır. Bazı durumlarda, değerlendirmeye manyetik rezonans (MR) görüntüleme, PET-CT ve kemik sintigrafisi eklenebilir. Ameliyattan sonra ise tümör belirteçlerinin normal seviyelere dönup dönmediğine bakılır. Ameliyattan sonra tümör belirteçlerinin halen yüksek olması, kanserin vücudun bir yerlerinde olabileceğini gösterir.
Testis alındıktan sonra tedavi süreci nasıl yönlendirilmektedir?
Bu aşamada hastanın yukarıda belirtilen tetkikler kullanılarak evrelemesi yapılır. Bu amaçla genel olarak TNM adı verilen bir evreleme sistemi kullanılmaktadır. Aşağıda bunun basit bir özeti verilmiştir.
Evre I: Kanser testiste sınırlıdır ve vücudun başka bir yerinde hastalık yoktur.
Evre II: Batındaki (diyafram altı/bölgesel) lenf bezlerinde hastalık vardır.
Evre III: Göğüs kafesi içindeki lenf bezlerinde ve/veya akciğer ve/veya diğer organlarda hastalık vardır.
Testis tümörlerinin tedavisi pek çok patolojik ve klinik faktöre bağlı olarak farklı tıbbi branşların bir araya gelmesi ile planlanmaktadır. Tedavi sürecinde yer alması muhtemel branşlar şu şekilde özetlenebilir. Üroloji, Patoloji, Radyoloji, Nükleer Tip, Medikal Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi. UROPARK hekimleri hasta için bu branşlarla temas kurarak dünya standartlarında tedavi alması için planlama yapar. Genel olarak söylemek gerekirse Evre I hastalıkta patolojik faktörlere bağlı olarak; hasta ya yalnızca takibe alınmakta ya da koruyucu kemoterapi verilmektedir. Evre Il ve III hastalıkta ise; tedavi süreci lenf bezlerinin büyüklüğü ve sayısına bağlı olarak ve hastanın patolojisi de göz önünde bulundurularak çoğunlukla kemoterapi ile başlar. Kemoterapinin ardından kaybolmayan lenf bezleri varlığında, bunlar cerrahi olarak çıkarılır. Bunun yanında testis alındıktan sonra eğer serum tümör belirteçleri normale dönmüyorsa, yine benzer şekilde tedavi süreci kemoterapi ile başlamaktadır. Nadir de olsa seminom vakalarında radyoterapi de tedavinin bir aşamasında katkıda bulunmaktadır.
Testis tümörlerinin seyri nasıldır?
Testis tümörleri hızlı çoğalan tümörler olduğu için genel olarak kemoterapiye yanıt verir. Bu nedenle de klinik seyri ileri evredeki kanserler haricinde iyidir.