Prostat tüm erkeklerde bulunan ve idrar kanalını çepecevre saran ceviz büyüklüğünde bez yapısında bir organdır. Salgılarıyla üreme fonksiyonlarına yardımcı olur. Üzerinden sertleşmede etkili olan sinirler geçmektedir.
Bir çok erkeğin korkulu rüyası olan prostat büyümesi, yaş alma süreci ile birlikte artan sıklıkta görülmektedir.Prostat büyümesini durduracak veya yavaşlatacak tedavi yöntemleri halen araştırılmaktadır.
Prostat büyümesine bağlık mesane çıkışında tıkanıklık, sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma ani idrar hissi veya idrar kaçırma ile kendini gösterebilir. Bu semptomlara bağlı olarak kişinin gün içerisindeki aktivitelerini ve sosyal hayatını kısıtlaması söz konusu olabilir. Yine geceleri sık uyanmaya bağlı yorgunluk halsizlik, ayrıca rahat idrar yapamamaya bağlı kasık ve genital bölgede sızlama tarzı ağrılar ve huzursuzluk hissi gibi şikayetler görülebilir.
Şikayetleri :
– İdrara başlamada gecikme
– İdrarın hızında azalma
– Kesik kesik idrar yapma
– İdrar yaptıktan sonra tam rahatlayamama hala içeride idrar varmış hissi
– Gece uyuduktan sonra iki defadan fazla idrara kalkma
– Gün içerisinde sık idrara gitme
– Ani idrar yapma isteği ve bu ani istekle beraber idrar kaçırma gibi semptomlar görülebilir.
Yukarıda belirtilen şikayetleri bulunan tüm hastalara prostat büyümesi açısından değerlendirme önerilir. Ancak prostat kanseri hiçbir semptom vermeden gelişebileceği için 50 yaşından sonra tüm erkeklere (birinci derece akrabalarında prostat kanseri bulunan erkeklere 45 yaşından sonra) yılda bir kez prostat muayenesi ve PSA dediğimiz prostat kanser testinin yapılması önerilir.
Prostatın iyi huylu büyümesi olarak kabul edilen BPH’nın yanında prostat bezi hacim olarak hiç büyümeden ve işeme semptomları oluşturmadan kanserleşebilir. Bu nedenle ürolojik muayene ve PSA takibi çok önemlidir.
Prostat makattan yapılan parmakla muayenede büyüklüğü ve kıvamı açısından rahatlıkla değerlendirilebilir.
Prostat şikayetleri ile başvuran hastalarda kanser taraması için mutlaka rektal muayene ve PSA testi yapılmalıdır.
– Üriner USG: Prostat hacminin ölçülmesi, mesane kapasitesinin değerlendirilmesi, işeme sonrası idrar torbasında kalan idrar miktarının tespiti (PMR), ve böbreklerin durumu için ultrasonografi yapılmalıdır.
-Üroflowmetri: İdrar hızının değerlendirilmesinde üroflowmetri dediğimiz test yardımcı olur. Bu test de hasta idrara sıkıştırılarak özel bir aletin içine idrarını yapması istenir.
-Kreatin: İşeme zorluğuna bağlı nadiren de olsa böbrek fonksiyonları bozulabilmesi nedeniyle kreatin bakılması da faydalı olmaktadır.
Bph’da Tedavi :
– Medikal tedavi
– Fitoterapi
– Alfa blokerler
– Beş alfa redüktaz inhibitörleri
– Kombinasyon tedavileri
– Cerrahi tedavi
– Açık prostatektomi
– Transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P)
– Diğer tedavi alternatifleri
Bph ile ilgili tedaviler hipokrat zamanından beri denenmektedir bu amaçla değişik bitki ekstreleri yüzyıllar boyunca kullanılagelmiştir. Halen ilaç halinde piyasada bulunun değişik bitki ekstreleri bulunmaktadır. Bu tedaviler prostat tedavisinde kısmi fayda sağlamaktadır.
Modern tıpbın bph ile ilgili kullandığı günümüzde iki grup ilaç mevcuttur. Birinci grup alfa blokerler dediğimiz prostat düz kaslarında gevşeme yapan ve işeme kanalında gevşeme sağlıyan ilaçlar. İkinci grupda ise 5 alfa redüktaz inhibitörü dediğimiz prostat büyümesinde etkili olan testesteronun etkilerini bloke eden ve bu amaçla prostat hacminde kısmi küçülme sağlayan ilaçlar. İkinci grupdaki ilaçlar prostat hacminin 40 gram ve üstünde olduğunda daha etkili olurken alfa blokerler tüm prostat hastalarına verilebilir.
Bph tedavisinde diğer bir tedavi seçeneğide cerrahi prosedürlerdir. Cerrahi tedaviler eski dönemde altın standart tedavi açık prostatektomi iken günümüzde TUR-P dediğimiz transüretral prostat rezeksiyonu altın standart tedavidir. Ancak bu tedavi çok büyük prostatlarda operasyon süresinin uzaması nedeniyle pek kullanılmamaktadır. Eski dönemde 60 gramın altındaki prostatlara TUR önerilirken günümüzde deneyimin artması teknik aletlerin gelişmesi sayesinde 120 grama kadar olan prostatlarda TUR operasyonu önerilmektedir. Halk arasında kapalı prostat ameliyatı olarak bilinen TUR operasyonunun açık cerrahiye göre hastanede kalış süresinin azlığı, kanama miktarının az olması, operasyon sonrası hasta ağrı ve konforu açısından açık prostatektomiye göre daha üstündür.
Yine kapalı yöntemle yapılan ve bir dönem popülerliği artmış gibi görünen lazer enerji kaynağı kullanılarak yapılan prostatektomi operasyonları ( greenlight, redlight) ise günümüzde popülerliğini kaybetmektedir. Lazer prostatektomi esnasında prostat dokusunun çıkarılamaması bu nedenle patoloji örneği alınamaması, operasyon sonrası çoğu hastada görülen dizüri dediğimiz idrar yaparken yanma şikayetinin diğer tedavilere göre çok daha uzun seyretmesi ve pahalı bir yöntem olması nedeniyle popüleritesini kaybetmiştir.Büyük prostatlarda HOLEP adı verilen yeni yöntemle nüks oranı çok daha düşük sonuçlar elde edilebilmektedir.
Prostat tedavisinde anestezi alamayan hastalara uygulanılan lokal anestezi eşliğinde yapılabilen termoablasyon, termoterapi, hipertermi, balon dilatasyonu ve stent uygulamaları gibi tedavi yöntemleride mevcuttur.
Sonuç olarak hastalar her ayrıntı göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli, tedavi alternatifleri konuşularak hastaya en uygun tedavi belirlenmelidir.